18 Şubat 2014 Salı

Umut Sende


Usanmadan sizi dinlemeyen birine bir şeyi izah etmek gerçekten yoruyor. Aylardır belki yıllardır yapılan hataları yazıp duruyoruz. Transferinden stadına, tesisinden store'una kadar her şey hakkında mutlaka doğruyu bildiğimizi ifade ediyoruz. Karşımızda ise bizi dinleyen ancak şartların gerektirdiği (kişisel çıkarı daha doğru) davranan, her seferinde sonucu aleyhine çeviren bir aile var. Kabul ediyoruz büyük yatırım(söylemleri bu yönde) yaptılar, kimse sahip çıkmazken Göztepe'yi satın alıp bizlere büyük vaatler verdiler. Tüm bunlar yapılırken de üzerimize düşeni yapıyorduk, bugünde.. 

İşler kötüye gittiği zaman hep başkaları suçlu oldu. Bizler nasıl her konuda yorum yapma hakkını kendimizde koşulsuz görüyorsak Altınbaş ailesi de işler yolunda gitmediği zaman hatayı başkasında bulma hakkını kendisinde buldu. Artık parklarda, okul bahçesindeki çocuklar bile Göztepe'nin bariz sıkıntılarından bahsediyor. Takımın ligdeki durumu, sahada oynadığı oyundan falan bahsetmiyorum. Anlatmak istediğim şey kronikleşmiş başarısızlık.

Pazar günü tüm desteğimizle Hatay'a gideceğiz ama taraftarın kafasında biz iyi takım değiliz var. İşler kötü giderken hiçbir zaman desteğimizi çekmedik ki bugün bırakalım. Biz hala 'hatır transferi yapıldı mı?' bunu öğrenemedik mesela. Kulübün içerisindeki Göztepeli olmayan çorbacıları yüksek sesle bağırmamıza rağmen oradan uzaklaştıramadık. Bizimde beceriksizliğimiz bu olsa gerek. Neyse yine tek kelime futbol yazmadan haftayı tamamladım. Pazar günü alınacak galibiyet tüm bu yukarıda yazdıklarımı unutturacak. Olsun biz Göztepe'yi böyle sevdik. 

Hiç yorum yok: