30 Haziran 2011 Perşembe

Transfer Harekatı #3


Sezonu açmış olmamıza rağmen gelen ve gelemeyen oyuncuların sıkıntısını kampa üç gün kala fazlasıyla yaşamaya başladık. Geçen sene şampiyon olan takımın oyuncuları yollanınca herkes isyan etmişti fakat ortaya atılan yıldız isimler bu tepkiyi bir anda kesti. Yıldız isimler transfer edildi mi? Hayır. Sadece isimlerinin medyada geçmesi bile bir çok taraftarın 'Bu yönetimle bu iş olmaz!' tavrının 'Yönetime güvenin ve bekleyin,bombalar yakında patlayacak' haline dönüşmesini sağladı. Hal böyle olunca taraftar ne tepki koyabildi,ne de gelen transferlere sevinebildi.

Oysa sezon bitince başkan İmam Altınbaş'ın Beyaz TV'de konuk olduğu bir programa Ali Gültiken telefonla bağlanmıştı. Telefon bağlantısında yeni sezon için hedeflerini açıklayan Ali Gültiken çok önemli konulara değinmiş ama biz hep hayalimizde ki doğruları dinleyip hedefleri büyük tutmuşuz. Ali Gültiken'in açıklamalarını daha önce sizlerle paylaşmıştım. Ancak sağlam dinleyememişiz ki Ali Gültiken'in dediklerine göre değil kendi hayal ettiğiniz transferleri bekleyip durmuşuz.

Ali Gültiken'in konuşmasının videosunu eklerken söylediklerinin satır başlarını da videonun altına ekleyeceğim. Belki sağlam dinleyemeyenler okuyunca bir şeyleri anlayabilirler.




Ali Gültiken neler demiş?
  • Göztepe için buraları biz geçiş süreci olarak görüyoruz. Bizim temel hedefimiz Avrupa kupalarına katılacak bir takım yaratabilmek. O süreci ne kadar kısaltabilirsek o bizim başarımızdır. 
  • Bu sene oluşturacağımız kadroyla bizi Süper Lige taşıyabilecek bir kadro yapılanması içerisinde gerçekleştireceğiz.Tüm bunları yaparken çok para harcayacak mantelite içerisinde de değiliz.
  • Bank Asya içerisinde bizden fazla para harcayabilecek en az 6-7 takımda olacaktır.Önemli olan doğru oyuncuları,doğru kadroları oluşturabilmek.
  • Çok daha önemlisi takımınızı steril tutabilerek sağlıklı bir şekilde yalnızca işini yapar bir halde götürebilirsek inşallah bu seneyi de sağlıklı bir şekilde bitireceğiz. 
  • Süper lig oyuncusu almak çok iyi takım yapmak anlamına gelmez. Her ligin kendi dinamitleri var o ligde sizi taşıyabilecek oyuncularla o başarıları yakalamanız gerekir. Bu lig için ne gerekiyorsa,hangi tip oyuncu gerekiyorsa onları alacağımızı söyleyebiliriz.


Nasıl buldunuz?



Blogda yaptığım değişiklik ile ilgili sizlerin düşüncelerini almak istiyorum. Yorumlarınızla katkıda bulunursanız sevinirim.

Blogun yeni halini nasıl buldunuz?

28 Haziran 2011 Salı

Transfer Harekatı #2



Gürhan Gürsoy, Bülent Bal ve Şamil Ünal ile başlayan transfer harekatı Evren Kürkçü,Ulaç Çağlayan ve Emre Öztürk ile devam etti. Transfer dedikodularının hızla arttığı bir süreçte Yüksel Kayaalp ile Ömer Ateş transferleri açıklandı. Bugün açıklanan transferler öncesi geçen dokuz günlük süreçte beklenti duyumlar neticesinde o kadar artmıştı ki açıklanan isimler sonucunda kimse memnun olmadı. Transfer sezonunun bitimine daha çok var. Sabırla yeni gelecek transferleri beklemek en doğrusu olacaktır.

Ali Gültiken ve yeni anlaşılan sekiz oyuncunun basın toplantılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepsinin tek bir ortak noktası var ki; Ali Gültiken aldığı her oyuncuya çok güveniyor.







27 Haziran 2011 Pazartesi

İzmir'in ağası kim?

'İzmir'in ağası her zaman biziz!' İzmir'de her tribünün diline doladığı bir tezahürattır. Taraftar gruplarına göre İzmir içinde en çok taraftarı olan grup hep kendileridir. Diğerleri 300-500 kişiden öteye gidemezler fakat konu kendi tribünleri olunca efsanedirler,kalabalıktırlar. İzmir'in ağası olmayı tribündeki çoğunluk olarak algılarlar ama tribüne giren seyirci sayılarına bakmak akıllarına (işlerine) gelmez. 2010/2011 sezonu için açıklanan verilere göre;

TAKIM            SEYİRCİ          MAÇ   ORTALAMA

BUCA             146.720         17       8630

GÖZTEPE       101.396         17       5.964

DENİZLİSPOR 92.000         17       5.411

KARŞIYAKA    48.585           16       3.036

ALTAY            36.247           16       2.265

ALTINORDU   4.586           16       286


Eldeki veriler bakarsak Bucaspor'u stadyuma en çok seyirci çeken takım olarak görüyoruz. Burada unutulmaması gereken iki husus var. Birincisi Bucaspor Süper ligde mücadele etti,daha çok izleyici çekmesi gayet normal. İkincisi ise Bucaspor'un Fenerbahçe,Galatasaray,Beşiktaş ve Trabzonspor maçlarında tribünü dolduranların %95'i İzmir takımını desteklemeye değil başka takımları desteklemeye gelmişlerdi. Bucasporlu taraftarlar sağ olsunlar İzmir'in deplasman olduğunu unutturdular.

Gelelim diğer kısımlara. 

Denizlispor,Altay ve Karşıyaka Bank Asya'da mücadele ettiler. Göztepe ise Spor Toto 2.ligde mücadele etti. Bu veriler amatöre düştüğü yıllardan beri Göztepe'ye olan desteğimizi bir an olsun azaltmadığımızın en güzel resmidir. Bizden daha üst liglerde oynayan ve İzmir'in ağası olduklarını iddaa edenler nedense tribünde değil,sanal alemde bu ağalığı yürütmeye çalışmışlardır. 

Karşıyaka + Altay = 84,832
Göztepe'miz = 101,396 

Şimdi soruyorum sizlere,İzmir'in ağası kim?


Not: Göztepe sezon içerisinde 2maçını seyircisiz oynadı. O maçları hesaba katmadım,hadi o maçlarda bizden olsun.

23 Haziran 2011 Perşembe

Anket #1

Malumunuz futbolsuz kaldığımız şu günlerde gelecek sezon üzerine bir anket paylaşmıştım. Blogda ilk anketim olmasına rağmen gayet güzel bir katılım olduğunu görmek sevindirdi. Sonuçları tek tek yorumlamak istemiyorum. Anketin sonucunda 'Sezon güzel geçsin Bank Asya'da kalmaya razıyım' 32 oyla en çok oyu alan seçenek oldu. Taraftarın istediği güzel futbol,güzel bir sezon ve derbi galibiyetleri. Hepimiz için güzel bir sezon olur inşallah..

Sizleri sağ köşedeki yeni anketimize bekleriz.. 

22 Haziran 2011 Çarşamba

Gürhan Gürsoy



Şimdi biz Gürhan'ı transfer ettik ya, taraftar tüm sezon boyunca böyle goller bekleyecek.

21 Haziran 2011 Salı

Son gülen Özcan Kızıltan



Geçtiğimiz sezon 21.hafta sonunda 44 puana sahip olan Göztepe averaj farkıyla liderliğini koruyordu. İDÇ deplasmanında yaşanan olaylar takımı etkilemiş,kulübe cezalar yağıyordu. Bu durumda bile liderliği koruyan takımızın stresten uzaklaşıp,kafalarını rahatlatmaları bekliyordu. Taraftar bu rahatlamanın takım üzerinde olumlu sonuçlar doğuracağını hedeflerken teknik heyeti oyunculardan çok rehavete sokacağını tahmin edememişti.

Yeni Malatyaspor maçı öncesi kadroları gören herkeste son derece etkili bir şok yaşanmaktaydı. Kadro dışı kaldığını öğrenen İzzet hocaya çıkışmış,hatta biraz ileri giderek argo kelimeler kullanmıştı. Rotasyon adı altında takımın iskeletini tamamen bozan,idmanda bile böyle bir takımla oynatmayan Özcan Kızıltan herkesin tepkisini çekiyordu. İzzet ve Orhan Terzi kadro dışı, Mehmet Yılmaz ve İlhan cezalı, Serdar Samatyalı, Tayfun Özkan, Hakan ve Ramazan Kahya maça yedek kulübesinde başlıyordu. Defans dörtlümüz hiç bir maçta yana yana oynamamış, önlerinde oynatılan Abdülvahit, neredeyse, 30 maçtır forma giymemişken Özcan Kızıltan 'Rotasyona giderek oyuncularımızı diri tutmak istiyoruz' diyordu. Sonucunda takım Y.Malatyaspor ile 0-0 berabere kalıp liderliği Bandırmaspor'a kaptırıyordu.

Sezon sonunda bu yazdıklarımı okuyunca 'Sezon içinde böyle şeyler olur,Şimdi bunlar nereden çıktı?' gibi söylemlerde bulunabilirsiniz. Neden mi bunları yazıyorum?


Bugün transfer beklerken gönderilen oyuncuların haberlerini alacağımız olayların temeli 22. Haftada Yeni Malatyaspor maçı öncesinde başladı. İzzet Kaya,Tayfun Özkan,Uğurtan Çepni,Mehmet Yılmaz,Raşit Sevindir,Halil Zeybek gibi oyuncular Özcan Kızıltan ile ciddi sorunlar yaşamaya başladılar. Oyuncular bile hocanın oynattığı oyundan memnun değildi. Sürekli tek forvette ısrar etmesi takım içinde konuşulan en büyük sorun olarak gösteriliyordu. O haftalarda futbolcular 'Hoca benden bu kadar,paramı alır işime bakarım' moduna girmediyse en büyük etmen büyük Göztepe taraftarıdır. Bugüne geldiğimizde takımdan gönderilen isimlerin çoğunun bu olayın içinde olduğunu görebiliyoruz.

Özcan Kızıltan sezon içinde sorun yaşadığı oyuncuların TEK TEK hesabını kesiyor. Taraftarın sevdiği oyuncuların başında gelen Tayfun Özkan'ın 18 gollük performansına rağmen gönderilmesinin tek bir açıklaması olabilir; Özcan Kızıltan kendisinin buyruğuna girmeyecek oyuncuyu istemiyor. Kısa bir örnek daha Tayfun Özkan gönderiliyor peki ya Türker nerede? hala kulüpte. Özcan Kızıltan'ın gözdesi olan Türker performansı ne olursa olsun takımda kalmayı garantilemiş durumda. Tayfun Özkan 25 maç oynayıp 18 gol atıyor, İzzet Kaya 31 maç, Ferhat 25 maç oynuyor fakat 'Takımın iskeletini bozmayacağız' diyen yönetim bu oyuncuları takımdan gönderiyor. Bu sezon 32 maçta forma giyen Serdar Samatyalı ile masaya oturulmuyor,sezon boyunca 7 maç oynayan bunların 3 tanesinden kenardan oyuna dahil olan Eray ile masaya oturuluyor. Özcan Kızıltan kendi hesabını keserken Ali Gültiken'i de kendisine ortak ediyor. Herkes çıkıp 'zaten bu oyuncular Bank Asya için yeterli değildi' diyebilir. Bunu yönetim önceden kestiremiyor muydu? Neden 'Takımın iskeletini bozmayacağız' açıklamaları yapıldı? Özcan Kızıltan sezon içerisinde suskunluğunu korudu fakat sezon sonu; Son gülen Kızıltan iyi güldü...

Yönetim kendi içerisinde çelişkili açıklamalarına devam ederken görünen o ki kurumsallaşma adı altında Göztepe yönetimi için VEFA yalnızca bir semt adı olmaya devam edecek..

/ Yazıda bahsi geçen konu kamuoyuna yansımış olmasına rağmen,güvenilen ağızlardan duyulduktan sonra yazılmıştır. Amaç yönetim kötü,yönetim berbat demek değil futbolcuların sözleşmelerini kurtaracağı şu dönemde yapamayacağı açıklamaları biraz olsun sizlerle paylaşmaktır. Herkes katılmayabilir fakat gerçekleri yazmak bizlerin görevidir. /

20 Haziran 2011 Pazartesi

Göztepe'nin Geleceği #1 Göktuğ Bakırbaş

İzmir'e gittiğim zaman Göktuğ röportajı yapılacaklar listesinin en başındaydı. Daha önceden anlaştığımız gibi buluştuk ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Havanın mağduru olarak görüşmemiz bir gün gecikse de bana bu röportajda yardımcı olan Oğuz Bal,Göktuğ ile iletişimimi hızlandıran Efe Kura ve tüm samimiyetiyle benimle konuşan Göktuğ'a teşekkür ederek başlamak istiyorum. Tanıştığımız ilk günden beri saygın bir Göztepeli aileden geldiğini kurduğu cümlelerden belli eden genç kardeşimizle gelecek planı,spor hayatı ve Göztepe ile ilgili konuştuk. Umarım ilginizi çeker. Şahsi olarak ilk röportajım olduğu için unuttuğum,atladığım bir şeyler varsa affola... 




Kısaca Göktuğ Bakırbaş'ı bizlere tanıtır mısın?
1 Haziran 1996 doğumluyum. İnönü lisesi 1.sınıfta okumaktayım..

Futbola kaç yaşında başladın?
7 yaşında babamla Göztepe seçmelerine geldik ve hocalar fiziğimi beğendiler. Defans olarak başlamıştım,bir antrenmanda kaleci eksikti bende o antrenmanda kaleye geçmiştim bir dahada bırakmadım..

Okul-Futbol ilişkisi seni zorluyor mu?
Zorladığı zamanlar oluyor. Spor lisesine gitmeye hak kazanamadığım için eğitimin öncelikli olduğu bir okulda okuyorum ve zaman zaman ders konusunda sıkıntılar oluyor. Anlayışlı hocalar olmasa okul ve futbolu bir arada sürdürmek çok zor olurdu ki bazı hocalar beklediğimiz anlayışı göstermiyorlar..


Yıllarca tribünde olup saha içinde Göztepe forması giymek nasıl bir duygu?
Çok başka.. Anlatmam çok zor.. Yaşamak lazım,kişilik olarak sakin birisi olduğum için pek duygularımı maç içinde dışa vurmuyorum ama bu duygu çok başka..

A Takım serüvenin hakkında neler söylersin?
Danone milli takımındayken Mustafa Fedai hocamız beni A takım idmanlarına alıyordu. Diğer süreçlerde hep kendi yaşıtlarımla oynadım.

Milli takım sürecin nasıl gelişti?
İlk olarak 13 yaşındayken Danone Milli takımına çağrılmıştım. Başımızda Ogün Temizkanoğlu vardı. Danone takımından beni tanıyan hocalar kulüpte olan seçmelerde U-15 milli takımına seçtiler ve oynamaya başladım. Henüz 4 kere U-15 Milli takımına seçildim.

Senle konuştuktan sonra burada yazmıştım, One Nation Cup nasıldı?
Almanya'da katıldığımız bir kupaydı.Turnuvayı hiç gol yemeden tamamladım ve 'En İyi Kaleci' ödülünü aldım. Defansımız çok iyi olduğu için çok pozisyon gelmedi mesela zaten önümde oynayan milli takımdan arkadaşımı Werder Bremen istedi.Ben sadece 2-3 pozisyon karşı karşıya kaldım ve onlarda da başarılı oldum. Zaten Almanlar genelde kalecileri kendi içlerinde yetiştirdikleri için daha çok eksik oldukları bölgelerde ki oyunculara bakıyorlar.

Buradan yola çıkarsak örnek aldığın kaleci kim?
Alman kalecileri yakından takip ettiğim için Neuer'i örnek alıyorum.

Önünde Cenk Gönen gibi bir örnekler var, İstanbul takımlarından sana karşı ilgi nasıl?
Biz aile olarak Göztepeliyiz.. Kısaca bir örnek vermek istiyorum ; Benim kuzenim Hollanda'da yaşıyor. 2 haftada bir defa mutlaka Göztepe maçlarına geliyor. İşini tehlikeye atmasına rağmen Göztepe için bunu yapıyor. Böyle bir ailede büyüdüğüm için ben Göztepe'de kalmak istiyorum. İstanbul takımlarından Galatasaray,Fenerbahçe falan beni istedi özellikle Fenerbahçe babamı hala arıyor ama ben Göztepe'de kalmak istiyorum. İstanbul'da ki tüm oyuncular milli takımlarda oynuyorlar. Onların yanında sıradan kalıyorsun ama gönül verdiğim takım olan Göztepe'den milli takıma gitmek her zaman daha iyi benim için. Bursaspor'un da bana bir teklifi oldu ama bunu da kabul etmedik.

Kulüpteki geleceğin için neler söylemek istersin?
Bana söylenen kesin bir şey yok fakat bu sene kurulacak A2 takımında forma giyebilirmişim. Çalışmayı çok seviyorum,idmanlar bitse bile çalışmaya devam ediyorum. Çalıştığım sürece bir gün mutlaka Göztepe A takımının formasını giyeceğimi biliyorum. Bu sene profesyonel sözleşme imzalayabiliriz ama yine kesin olarak yapılmış bir anlaşma yok. Benim tek isteğim var; Göztepe'de kalmak...

Gelelim Göztepe'ye..

Sürekli söylenen tesis sorunu sizleri nasıl etkiliyor?
1 tane büyük 2 tane ufak olmak üzere saha var. Sezon içerisinde 2-3 takım aynı yerde idman yapmak zorunda kalıyoruz. Halı sahada oynar gibi hazırlanıyoruz maçlara. Ben kaleci olduğum için beni çok etkilemiyor sahanın ufaklığı ama çok arkadaşımın bu konuda sıkıntı var.

Yönetim ve hocalarınızdan sizlere ilgi nasıl?
Serkan hoca,Serdar hoca ve kaleci hocamız Suat hoca ilgileniyor bizimle genel olarak hocalarımızla aramız çok iyi.

Son olarak Nedim Yiğit desek?
Nedim hoca çok iyi bir insan,her şeyimizle ilgilenmeye çalışıyor. Hatta Fethiye'ye milli takıma gitmeden önce bana cep harçlığımı verdi.

Kısa bir değerlendirme;
İdman öncesi yaptığımız bu röportajda Göztepe'nin geleceği olan Göktuğ kardeşimizi sizlere tanıtmak istedim. Genel olarak konuşma tarzı,aile yapısı ile çok başarılı bir sporcu olacağının sinyallerini veriyor. Yaşına rağmen gelişmiş fiziğiyle yaşıtları arasında hemen fark edilen Göktuğ spor hayatının içinde başına gelebilecek her şeyin farkında. Israrla söylemek istiyorum herkes 'Genç sporcular neden yetişmiyor?' sorusuna cevap aramak istiyorsa öncelikle ailelerden başlamak gerekiyor. Genç kardeşimize spor hayatında başarılar,Göztepe formasıyla nice şampiyonluklar diliyorum..

( Görüldüğü gibi benden ufak fakat benden uzun. )


16 Haziran 2011 Perşembe

Göztepe Sen Başkasın..

Klasik 14 Haziran kutlamarından çekebildiğim fotoğrafları sizlerle paylaşmak istiyorum. Başıma gelen olay ve kutlamarla ilgili yazıyı daha sonra yazarız elbet.. Hala daha İzmir'de tatilimi geçiriyorum, Mersin'e dönünce daha geniş kapsamlar bir 14 Haziran yazısıyla görüşmek üzere...


                                    ( Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız )








Fotoğraf sayısının az olduğunu bende kabul ediyorum fakat bu konuda çok geçerli sebeplerim var. Çok yakında sizlerle paylaşırım..

12 Haziran 2011 Pazar

Kısa bir ara..



Bir şekilde burada düşüncelerimi paylaşmaya çalışıyorum. Malum final dönemindeyiz yazı girmek çok zor oluyor. Finaller bitince İzmir'e dönüyorum ve kısa bir süre daha burada olamayacağım. Blogu durdurduğum falan sanılmasın sadece 1-2 hafta yokum buralarda. Zaman ayırıp okuyan herkese teşekkür ederim. 14 Haziran kutlamalarında sahilde yerimi alıyorum,fırsat bulanlar olursa orada da görüşürüz. Yazılar için ise kısa bir süre sonra görüşmek üzere... :)

10 Haziran 2011 Cuma

Gürsel Aksel Tesisleri

Transfere odaklanılan bu günlerde şayet kulüp içerisinde tanıdıklarınız yoksa post girmek oldukça zor oluyor. Kısacası 'duyumcu' olmadığınız müddetçe insanlar size ve yazdıklarınıza prim vermiyor. Kendi adıma prim yapamayacağım şu günlerde Gürsel Aksel tesislerini resmi siteden aldığım yardımlarla sizlere tanıtmak istedim. Resmi siteden aldığım bilgilere göre Gürsel Aksel Tesislerinin içerisinde; '1 Adet Sentetik Çim Saha - 4 Adet Sentetik Küçük Çim Saha - 1 Adet Küçük Çim Saha 1 Adet UEFA Standartların da 840 kişilik salon - 1 Adet 30 kişilik Barkovizyonlu Toplantı Salonu - 1 Adet Teknik Direktör Ofisi - 1 Adet Antrenörler Ofisi - 1 Adet Kayıt Ofisi - 2 Adet Malzeme Odası - 3 Adet Soyunma Odası' bulunmaktadır.. 

Fotoğraflarla Gürsel Aksel Spor Tesisleri

İdari Bina

Toplantı Salonu


Spor Salonu




Büyük Suni Çim Saha





Küçük Suni Çim Saha






Tenis Kortları



6 Haziran 2011 Pazartesi

Sinyor Süvari'yi Saygıyla Anıyoruz...


Efsane Göztepe'nin kurucusu,büyük futbol adamı Adnan Süvari'yi ölümünün 20.yıl dönümünde saygıyla anıyoruz... 

Adnan Süvari ; Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük antrenörlerinden birisi... Bunu geçmişte onu tanıyan herkes söylüyor. Zaten istatistiklerde onun ne kadar başarılı bir teknik adam olduğunu belgeliyor. Aralıksız 12 yıl Göztepe'mizin başında görev yapan Adnan Süvari, sarı-kırmızılı ekibimize iki Türkiye kupası kazandırdı. Anadolu'ya ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı getiren takımın teknik direktörlüğünü yaptı. Fuar Şehirleri (Şimdiki adıyla UEFA) Kupası'nda Göztepe'mizi yarı finale çıkardı, Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final oynadı. Türkiye liglerinde şampiyonluğu kaçıran kadroyu kurdu, üç büyüklerin korkulu rüyası oldu. Milli Takım'ın başındaki Adnan Süvari ise 1960'lı yıllarda 2000 yılının futbolunu oynattı. Milli Takım o dönemde büyük başarılara imza attı. Ay-Yıldızlı kadromuz o dönemin süper ekibi ve 21 yıldır yenilmeyen Rusya'yı Rusya'da yendi. Futbolcularının sadece antrenörlüğünü değil, onların öğretmenliğini de yaptı. Gün geldi lisan dersi verdi, gün geldi adabı maşeret kurallarını öğretti. Teknik Direktör Adnan Süvari tam 6 dil biliyordu.

Süvari'li Göztepe'miz, 1970-71 sezonunda 5 puan farkla (37 puan) lig üçüncüsü, 1964-65 yılında 16 puan farkla (31 puan) lig dördüncüsü, 65-66 sezonunda yine 16 puan farkla (32 puan) lig beşinciliğini elde etti. Anadolu'ya ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı götüren Anadolu takımı olan Göztepe'miz, ayrıca Avrupa Kupaları'nda yarı finale çıkan ilk takım olma özelliğini de onun döneminde kazandı. Göz-Göz'ümüz yarı finale 64 takım arasından 5 tur üzerinden çıktı. Türkiye Kupası'nda üç defa final oynayan, bunların ikisini kazanan, diğerini ise yazı tura ile kaybeden Göztepe'mizin teknik patronu hiç bir zaman unutulmadı.

3. One Nation Cup Şampiyonu İzmir Karması


Almanya'nın Bremen kentinde düzenlenen ve 14 ülkeden 16 takımın katıldığı 15 yaş altı düzeyindeki "3. One Nation Cup" futbol turnuvasında Türkiye'yi temsil eden İzmir karması finalde Yeni Zelanda'yı 4-0 yenerek şampiyon oldu. 

Karşıyaka, Altay ve Göztepe takımlarından oluşan İzmir Karması, Göktuğ, Mert, Eray, Safa, Özkan, Özdemir, Mustafa, Adnan, Umut, Erdal Uğur, yedeklerde de Erman, Semih, Emre, Adem ve Yunus'tan oluşuyor. Turnuvanın en iyi kalecisi Göztepe'den Göktuğ Bakırbaş olurken en iyi oyuncu da Mustafa Kara seçildi. Kalecimiz Göktuğ turnuvayı gol yemeden tamamladı. Göktuğ turnuvaya gitmeden önce kendisiyle bir röportaj gerçekleştirmek istemiştim fakat Almanya'da olduğu için İzmir'e gelince yapmaya karar vermiştik Bu sayede biraz konuşabildiğim kalecimizin söylediklerinden anladığım yeteneğinin farkında ve bizler gibi tribünden gelen hasta Göztepeli.. İnanıyorum ki Göktuğ uzun yıllar kalemizi koruyacaktır.. Şimdi paylaşacağım resimler oyuncumuzun şahsi internet hesabında paylaştığı resimlerdir. Lütfen izinsiz kullanmayınız.







Ve tabi ki Göztepe her yerde..


4 Haziran 2011 Cumartesi

Belçika 1 - 1 Türkiye /


Her hocanın kadro seçimlerinin yargılanabileceğini ve bu bağlamda herkesin inandığı kadroyu milli takıma çağırdığını daha önce burada yazmıştık.

Hiddink'i daha kadroları açıkladığı andan itibaren 'x oyuncu neden yok? bu y neden var?' diye eleştirmeye başlamıştık. Kabul etmek gerek ki ben dahil pek çok kişi bu eleştiriyi yaptı. Kamp döneminin başlamasıyla bir dönem devam eden bu eleştiriler yerini 'biraz sabır bakalım milli takım nasıl oynayacak?' sorusuna bırakıyordu. Herkesin umudu uzun süre takımla bir araya gelemeyen Hiddink'in 10 günlük kamp sürecinde milli takıma kafasındaki sistemi oturtması ve Belçika maçından galibiyetle dönülmesiydi. İşte tam olarak burada sorunlar baş göstermeye başladı...

Hafta arası Hiddink - Chelsea dedikoduları tavan yapınca bu kezde herkesin kafasını kurcalayan 'acaba Hiddink gidiyor mu?' sorusu olmuştu. Daha 1 hafta önce milli takımımıza genç futbolcuları milli takıma monte etmesini, futbol düzeni içinde ekol olabilecek bir sistem oturtmasını beklediğimiz Hiddink'in takımdaki geleceği hakkında net bir tavır koymaması da işleri iyice karmaşık bir hale soktu.

Böyle bir havada çıkılan maçın henüz 4.dakikasında geriye düşmüştük. Son yıllarda o kadar çok geri dönüş yaşadık ki Belçika karşısında erken gelen gol bizi oyundan düşürmedi. Maçın ilk 21 dakikası Belçika oynadı biz izledik. 21. dakikadan sonra yaptığımız ayağa paslar,Arda'nın mükemmel çalımı ve Burak'ın ön direk koşusu sayesinde skoru 1-1 yapmayı başardık. İlk yarının geri kalan bölümlerinde de etkili olan taraftık. Herkes maçı tamam oyunu dengeledik birazdan etkili değişikliklerle lehimize çeviririz mantığıyla izliyordu. Alıştığımız bir durumdu geriye düşmek. Hatta ilk golü yemenin bizi uyandırdığını söyleyen bolca televizyon yorumcusuna bile rastlayabilirsiniz.

İkinci yarının başlamasıyla oyunun hakimiyetini Belçika'ya verdik ve yorulan oyuncularımızın yerine kenardan gelecek diri oyuncuları beklerken Hiddink 75. dakikada Belçika penaltı kaçırana kadar maçı bizim gibi seyretmeyi tercih etti. Daha sonra yaptığı değişikliklerle takımımız ilerde top tutmayı başardı ve maç 1-1'lik skorla bitti. Maç sonu açıklamalarında Hiddink, 'ben bu takıma savunma yapmayı öğrettim,siz hala kaçan galibiyetten bahsediyorsunuz' gibisinden bir şeyler söylerken herkes yine Hiddink'in milli takımı bırakacağından bahsediyor. Nasıl ki maç öncesi tek bahsi geçen konu buysa maçın ardından da gündemi meşgul eden en önemli konu olarak bu gözüküyor.

Hiddink'in maçın 50-75. dakikaları arasında tek bir hamle yapmamasını eleştirmeyip,kadro seçimlerinde kimi daha etkin olduğunu merak etmeyip,galip gelebileceğimiz bir maçta beraberlikle yetinmemiz konusunda tek bir cümle yazmayıp Hiddink'in bizi bırakıp,bırakmayacağını konuşuyoruz... Maç öncesi bu hatayı yaparak maçın havasına tam girememişken maçın ardından da sağlıklı eleştiri yapmayıp en son konuşmamız gereken konuları en başta konuşuyoruz...

Bugün çoğu kişi beraberliğe sevinirken,kaçan galibiyete üzülmüyor.Euro 2008'i yaşamış taraftarlar olarak beraberliğe sevinilen bir ortamın oluşmasını hiç bir şekilde kabullenemiyorum.. Herkes bir şeyleri daha net olarak düşünmeli.. Dün sahadaki takım biz değildik. Biz kim miyiz? birlikte izleyelim...