4 Haziran 2011 Cumartesi

Belçika 1 - 1 Türkiye /


Her hocanın kadro seçimlerinin yargılanabileceğini ve bu bağlamda herkesin inandığı kadroyu milli takıma çağırdığını daha önce burada yazmıştık.

Hiddink'i daha kadroları açıkladığı andan itibaren 'x oyuncu neden yok? bu y neden var?' diye eleştirmeye başlamıştık. Kabul etmek gerek ki ben dahil pek çok kişi bu eleştiriyi yaptı. Kamp döneminin başlamasıyla bir dönem devam eden bu eleştiriler yerini 'biraz sabır bakalım milli takım nasıl oynayacak?' sorusuna bırakıyordu. Herkesin umudu uzun süre takımla bir araya gelemeyen Hiddink'in 10 günlük kamp sürecinde milli takıma kafasındaki sistemi oturtması ve Belçika maçından galibiyetle dönülmesiydi. İşte tam olarak burada sorunlar baş göstermeye başladı...

Hafta arası Hiddink - Chelsea dedikoduları tavan yapınca bu kezde herkesin kafasını kurcalayan 'acaba Hiddink gidiyor mu?' sorusu olmuştu. Daha 1 hafta önce milli takımımıza genç futbolcuları milli takıma monte etmesini, futbol düzeni içinde ekol olabilecek bir sistem oturtmasını beklediğimiz Hiddink'in takımdaki geleceği hakkında net bir tavır koymaması da işleri iyice karmaşık bir hale soktu.

Böyle bir havada çıkılan maçın henüz 4.dakikasında geriye düşmüştük. Son yıllarda o kadar çok geri dönüş yaşadık ki Belçika karşısında erken gelen gol bizi oyundan düşürmedi. Maçın ilk 21 dakikası Belçika oynadı biz izledik. 21. dakikadan sonra yaptığımız ayağa paslar,Arda'nın mükemmel çalımı ve Burak'ın ön direk koşusu sayesinde skoru 1-1 yapmayı başardık. İlk yarının geri kalan bölümlerinde de etkili olan taraftık. Herkes maçı tamam oyunu dengeledik birazdan etkili değişikliklerle lehimize çeviririz mantığıyla izliyordu. Alıştığımız bir durumdu geriye düşmek. Hatta ilk golü yemenin bizi uyandırdığını söyleyen bolca televizyon yorumcusuna bile rastlayabilirsiniz.

İkinci yarının başlamasıyla oyunun hakimiyetini Belçika'ya verdik ve yorulan oyuncularımızın yerine kenardan gelecek diri oyuncuları beklerken Hiddink 75. dakikada Belçika penaltı kaçırana kadar maçı bizim gibi seyretmeyi tercih etti. Daha sonra yaptığı değişikliklerle takımımız ilerde top tutmayı başardı ve maç 1-1'lik skorla bitti. Maç sonu açıklamalarında Hiddink, 'ben bu takıma savunma yapmayı öğrettim,siz hala kaçan galibiyetten bahsediyorsunuz' gibisinden bir şeyler söylerken herkes yine Hiddink'in milli takımı bırakacağından bahsediyor. Nasıl ki maç öncesi tek bahsi geçen konu buysa maçın ardından da gündemi meşgul eden en önemli konu olarak bu gözüküyor.

Hiddink'in maçın 50-75. dakikaları arasında tek bir hamle yapmamasını eleştirmeyip,kadro seçimlerinde kimi daha etkin olduğunu merak etmeyip,galip gelebileceğimiz bir maçta beraberlikle yetinmemiz konusunda tek bir cümle yazmayıp Hiddink'in bizi bırakıp,bırakmayacağını konuşuyoruz... Maç öncesi bu hatayı yaparak maçın havasına tam girememişken maçın ardından da sağlıklı eleştiri yapmayıp en son konuşmamız gereken konuları en başta konuşuyoruz...

Bugün çoğu kişi beraberliğe sevinirken,kaçan galibiyete üzülmüyor.Euro 2008'i yaşamış taraftarlar olarak beraberliğe sevinilen bir ortamın oluşmasını hiç bir şekilde kabullenemiyorum.. Herkes bir şeyleri daha net olarak düşünmeli.. Dün sahadaki takım biz değildik. Biz kim miyiz? birlikte izleyelim...



Hiç yorum yok: